Makine çevirisi algoritmalarının ve yapay zekanın baş döndürücü hızla gelişmesi bazı çevrelerde çevirinin sonu olarak yorumlanıyor.

Bazı çevirmen meslektaşlarımız ve üniversite öğrencileri de benzer endişelerini dile getiriyor, çeviri mesleğinin sonu mu geldi diyorlar.

Hem evet, hem hayır. Eğer “This is a car. Can I check in today. Boyum 1.85, kilom 75. Biraz boğazım ağrıyor doktor hanım” şeklinde düz cümleleri çevirmekten bahsediyorsak evet, bu işin sonu geldi. Bu tür cümleleri makine çevirisiyle çevirmek, ardından bir insana okutmak daha kolay, ayrıca daha hızlı ve hesaplı. Otomotiv kılavuzu, teknik manuel gibi alanlarda tercüme yapanlar bundan sonra çevirmen değil, makine editörü olacaklar. Robotlar çevirecek, insanlar kontrol edecek.

Biz yapay zekayla insan zekasını birleştiren şirketlerden biri olmayı hedefliyor ve makine çevirisi kullanımını hibrit çeviri konseptiyle yönetiyoruz. Bu konuda bilgiye şu linkten ulaşabilirsiniz.

Sanat, edebiyat, reklam, pazarlama, kurumsal iletişim, websitesi, faaliyet raporu, tahkim duruşması, CEO açıklaması, Başbakanın beyanları gibi tercümelerde ise butik ve kreatif bir anlayışla yoğrulan “transcreation” dönemindeyiz. Hem bu konular gerçekten büyük bir özenle ve ciddiyetle çevrilmesi gerektiği için, hem de kısmen sanal dünyada yaşayan, meramını emojilerle anlatan ve büyük oranda robotların ürettiği içeriği tüketen insanlar eskisi kadar dil konusunda yetenekli değiller.

Tüm dünyada üst düzey dil becerilerinde erime yaşanıyor. Üniversite mezunları en basit gramer ve imla hatalarını yapıyor; hassas bir konuda ne yazacaklarını, dertlerini nasıl ifade edeceklerini bilemiyorlar.

Öte yandan markalar arası rekabet kızışıyor, eskinin lüks tasarımları cadde mağazalarına iniyor, ülkeler arası gerilimler büyüyor ve her mesaj hem kendi dilinde, hem de diğer dillerde sıradanlaşma veya yanlış anlaşılma riskini taşıyor.

İşte bu senaryoda iki dilin inceliklerine vakıf, iki kültürü tanıyan, iki ülkede de yaşamış, çevirdiği konuya ve muhtelif diğer konulara hakim, araştırma becerisi gelişkin, sözcük dağarcığı geniş, vizyonu açık ve teknolojiyi çok iyi kullanan çevirmenlere ve editörlere büyük iş düşüyor.

Veya tersten söyleyeyim, robotlaşmamış çevirmenlerin, sözdiziminin esiri olmayan gözlerin, sözcüklerden ve kalıplardan bağımsız düşünüp anlamı yüceltebilenlerin yıldızı yükseliyor. Okuduğunu dümdüz çevirmeye çalışanların işi bitiyor; çünkü robotlar tekdüze görevleri insanlardan daha iyi yapıyor.

Dikkat ederseniz günümüzdeki en iyi nöral çeviri sistemlerinin bile klişe bir üslubu, sıradan bir sözdizimi var. Sonuçta siz cümle varyasyonu yapmak, paragraflar arası geçiş kurmak, metine ahenk katmak gibi üst amaçlar güdüyorsanız, bu makineyle olmaz. Marka konumlandırma, reklam, kurumsal iletişim çizgisine makinenin tekdüze otomatik performansıyla çıkamazsınız.

Düşünsenize konu yemek; iyi demek yeterli değil ki, leziz, lezzetli, latif, hoş, tatlı, nefis, enfes, başarılı, kararında gibi çeşit çeşit sıfat var. Eğer amaç sözcüklerin hakkını vermekse, etkileyici ve akıcı bir üslupla meramımızı ifade edebilmekse, sıradanlıktan sıyrılmak ve farklılaşmaksa aracımız “transcreation” veya bizim tercih ettiğimiz adıyla “yaratıcı yerelleştirme”. Bu hizmetimize de şu linkten ulaşabilirsiniz.

Dragoman bu çeviri türüne uzun süredir “Dragoman gold” adını verdi. Zamanla gördük ki, transcreation Gold’un sınırlarını da zorlayan müdahaleler gerektiriyor. Biz de bu nedenle “yaratıcı yerelleştirme” kavramını kullanmaya başlıyoruz.

Dragoman Gold ve transcreation / yaratıcı yerelleştirme yaklaşımımız hakkında sitemizdeki diğer yazıları okumanızı öneriyor, ayrıntılı bilgi ve hangi projelerinizde hangi çeviri türünün gerektiğini danışmak için bize yazmanızı rica ediyoruz.