İngilizce’nin Egemen Olduğu Bir Dünyada Dil Öğrenimi

İngilizce’nin Egemen Olduğu Bir Dünyada Dil Öğrenimi Görmeyi Gerektirecek Bir Durum Var Mı?
Kısacası evet, var. Ama, gerçeklerle, kendi anekdotlarım ve saf dil sevgimle güçlendirdiğim bu konudaki duruşumu muhafaza etmek amacıyla teorimi daha da geliştireceğim.
1. Gerçek: Bugün dünya üzerinde konuşulmakta olan 6.000’den fazla dil var.
Bunların arasından sadece küçük bir kısmı birkaç on yıllık süre zarfında varlığını koruyabilecek. Dünya aslında hepimizin bildiği, bir elin parmakları kadar dilin egemenliğinde; İngilizce, İspanyolca, Çince, Rusça vb. Bu listenin altına indikçe sıralamadakilerin yerlerini daha az bilinen dillere bıraktığını görürsünüz. Sayısı hayrete düşüren bu dillerin nesli tehlikede ve kısa bir süre içinde yok olup gidecekler.
Bu büyük bir sorundur ve aşağıdaki birkaç sebepten dolayı insanları dil öğrenimine teşvik etmelidir;
 

• Dil çeşitliliğinin olması güzel bir şeydir. Dil, kültüre bağlıdır, dolayısıyla da o kültürün insanlarına. Dil, başka türlü yapması güç bir şey olan kendimizi keşfetmemize olanak tanır.
• Görünürde pek bir önemi olmayan bu dillerde büyük bir tarih yatar. Bunlara hikayeleri, yazıtları ve benzeri şeyleri örnek verebiliriz. Dili kaybetmek demek tarihi kaybetmek demektir.

 
2. Gerçek: Dil öğrenmek beyne iyi gelir
İki dilli olmanın inanılmaz sayıda faydasının olduğu ve neredeyse hiç negatif yanı olmadığı defalarca göz önüne serilmiştir. Tamamen zihinsel bir egzersiz olan ikinci dil öğrenme eylemi birçok rahatsızlığın tabiri caizse ilacı olmuştur. Beyin fonksiyonlarını arttırmasını, odaklanmayı ve konsantrasyonu geliştirmesini buna örnek verebiliriz. Yani kendi başına bir madalyadır dil öğrenen için.
3. Gerçek: Dil öğrenmek size daha çok kazanç getirir
Ek dil becerilerinin ortalama bir maaşın üstüne yılda yaklaşık yedi bin dolar kattığı kanıtlanmış bir şeydir. Bazı durumlarda dil becerileri pek bir anlam ifade etmeyebilir. Dilin büyük rol oynamadığı düşünülen mesleklerde dahi ek dil becerileri bir adım öne çıkmanızı sağlayabilir. Mesela hukuki alanda birden çok dil bilen biri rekabetin yüksek olduğu ve hayli itibarlı bir mevkide kendine özel bir yer bulabilir.

 Kim Ne Öğrenimi Görüyor?

 Günümüzde elbette birçok insan dil öğrenimi görüyor ve yakın gelecekte de böyle devam edecek. Geçtiğimiz günlerde Huffingpost’ta yayınlanan bir makalede tam da bu konuya, hangi dillerin öğreniminin görüldüğüne değiniliyor:
“ABD Eğitim Bakanı Arne Duncan, dil öğrenimi gören öğrencilerin %95’inin Batı dillerinin öğrenimini gördüklerini söyledi.”
Parmakla göstermiyorum belki ama aslında o canavar batı dillerinden bahsediyorum. 1. gerçekle alakalı ilginç bir noktaya değiniliyor; gün geçtikçe daha çok insan dünya dilleri arasında daha küçük bir yüzdeyi kaplayan dillerin öğrenimini görüyor.
Uzun bir üniversite müfredatı listesinin bulunduğu SchoolChoices.org adlı sitede ABD’de İspanyolca dili ve edebiyatı öğrenimi veren 849 üniversitenin olduğu görülüyor. Bunun aksine, sadece 50 üniversitede Çin dili ve edebiyatı öğrenimi veriliyor. Bu dengesizlik de benzer alanda yazılmış makaleleri haklı çıkarmış oluyor.
Neticede ikinci (üçüncü veya dördüncü…) dil öğrenimi görmenin akıl kârı olmaması gibi bir şey söz konusu değil. Başka bir dil konuşmanın fırsat kapıları açabildiği, zihinsel ve hatta ekonomik faydalarının olduğu ortada. Ancak, aklın bir köşesinde şunu bulundurmakta da fayda var; aynı zamanda kağıt üzerine dökmesi güç önemli kişisel faydaları olduğu da bir gerçek.

                   Yazan: Jeffrey Nelson
Çeviren: Burak ŞOLT
Kaynak: Omniglot