TDK muzdarip diyor. Dil Derneği mustarip. Dragoman’ın ihtilaflı sözcüklerde önerilerini tercih ettiği sayın Necmiye Alpay da mustarip yanlısı.
Benzer şekilde TDK’nın ızdırap önerisine Dil Derneği ve Necmiye Alpay ıstırap karşılığını veriyor.
Muzdarip acı çeken, sıkıntılı, dertli anlamlarına geliyor. Bitmek bilmeyen, çaresi bulunamayan acılar için kullanılıyor.
Ekşi Sözlük’e ve onlarca foruma konu olan bu ikilemde benim kanaatim ızdırap ve muzdarip.
Arapçasının sonunda b olmasını tartışmaya gerek görmüyorum. Çünkü Türkçe sözcükler yumuşak ünsüzle bitmiyor. Dolayısıyla sonu p olacak, O konu net.
Bu sözcükler dilimize Arapçadan geçmişler.
Izdırap (إضطراب)
Muzdarip (مضطرب)
İki ünsüzün okunuşunda ihtilafa düşülüyor aslında. Biri t / d, diğeri s/ z
t / d anlaşmazlığına konu Arapça harf (ط) Türkçeye bazen t bazen d olarak geçiyor.
Basit sözcüğünde t, davul ve kadayıf sözcüklerinde d.
Arapçadaki ikinci ünsüz dat (ض) harfi. Orijinal okunuşu d ile z arasında bir ses. Bu harfin Arapçadan Türkçeye geçen sözcüklerde iki farklı ses aldığını görüyoruz.
Bazen Arapların z – d arası telaffuz ettikleri dat harfini biz d ile seslendiriyoruz. Kalın okuyoruz.
ardziye → ardiye
adzale → adele
dzarba → darbe örneklerindeki gibi.
Bazen Arapların bu dat harfini biz z ile seslendiriyoruz. Yani daha ince okuyoruz.
dzıya → ziya
hıdzmet → hizmet
Ramadzan → Ramazan
dzamir → zamir örneklerindeki gibi.
(ط) harfinin “d”ye dönüşebildiğini yukarıda görmüştük. (ض) dat ünsüzünü ise “s” ile neden karşılamaya çalıştığımızı bilemiyorum. Normalde ya “z” veya “d” oluyor.
Arapça kelime köküne inince ızdırap, darbe kökünden geliyor. Darbe almış, yaralı, acılı manası var. Darbe ve darp için Türkçe tarbe / tarp demiyorsak, ızdırap için de ıztırap veya ıstırap dememeli.
Arapçadan dilimize geçen istikrar, istiklal gibi sözcüklerdeki “s” ve “t” sesleri farklı harflerden çıkıyor. Dat harfini “s” sesi ile karşılayacaksak o zaman tevasu, siya, sayıf dememiz gerekecek ki hiç olmaz.
Aynı harfler bunlar. Alıntı sözcüklerin fonetik geçişlerinde tutarlı davranmalıyız.
Demem o ki, muzdarip ve ızdırap özelinde, “fıstıkçı şahap”taki harfleri esas alarak sert ünsüzlerin benzeşmesi kuralını uygulayacağımız sözcüklerle karşı karşıya değiliz.
Sonuç olarak, ıstırap ve mustarip kullanımlarının galat olarak bir müddet dilimize yerleştiğini düşünüyor ve çokça eleştirdiğim TDK’nın bu konudaki ızdırap / muzdarip düzeltmesinin haklı olduğunu savunuyorum.
Tercihim muzdarip ve ızdırap.
Sait Faik, Nazım Hikmet, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşat Nuri Güntekin, Yaşar Kemal gibi edebiyatçılarımızın “muzdarip” sözcüğünü tercih ettiklerini belirtmemde yarar var. (Yeni baskılarda editörler inisiyatif alıp mustarip yapabiliyor ama eskileri muzdarip).
Editörler inisiyatif alabilir elbet. Dil yaşayan, gelişen bir olgu. Ama toplum içerisinde, halkın kendi dilinde ıstırap / mustaripten çok ızdırap / muzdarip okunuşunun yaygın olduğunu gözlemliyorum. Özetle, ben bu editoryal inisiyatifin dayanağını bulamıyorum açıkçası.
Bu vesileyle bir hatırlatma yapmam da fayda var. Dragoman editörleri olarak açık kaynakları tarıyor ve bize en sıcak, en mantıklı gelen tercihleri benimsiyoruz. Nihayetinde bunlar tercihtir, hüküm değil, fetva asla.
Çeviri ve dil tavsiyelerimizi, güzel Türkçe ve güzel çeviri bilincinin artması umuduyla ve öncelikle Dragoman’la çalışanların ortak bir dil kullanabilmeleri amacıyla paylaşıyoruz.
Dil polisliği yapmıyoruz, yapanları tasvip etmiyoruz.
Kaynaklar: