Uzun yıllardır bu kadar yoğun simultane tercüme yapmamıştım. Sürekli çalıştığım birkaç firmanın özel işleri dışında İzmir’den Dragoman’ın ofis işlerini yönetiyordum.
Bu kadar uzun ara vermek bir konferans çevirmenine neler yapıyor biliyor musunuz? Öncelikle refleksleriniz zayıflıyor.
Çeviri kabinindeyim, konuyu biliyorum, konuşulanları yüzlerce defa dinleyip eşzamanlı veya ardıl çevirmiş bir profesyonelim. Ama üç – dört yıldır aynı konuda çalışmayınca insan yabancılaşıyormuş.
Dilimin ucundaki sözcükler ilk oturumda bir türlü gelmiyor, yakın anlamıyla doğru çeviri yapıyorum. Gönül, en yakışan sözcüğü cuk diye kondurmak istiyor; içten içe hayıflanıyorum.
O nedenle açılışı kabin arkadaşlarıma bırakıyorum ve belki ikinci oturumdan itibaren eski günlere dönüşü hissedebiliyorum.
Açılınca akıyor, açıldıkça genişliyorum.
Uzun aranın diğer etkisi form kaybı. Eskiden aralıksız 20 gün, bol yolculuklu ve bazen sabah ayrı – akşam ayrı işlere giderek çalıştığımda sesim aynı netliği korurken, boğazım, belim, boynum hiç ağrımazdı.
Şimdi öyle değil. Üç gün yorucu simultane tercüme mesai sonrası en az iki gün dinlence şart oldu. Toplantının uzamasına eskisi kadar tahammül edemiyorum. Zaten en doğrusu iyi moderasyon ve iyi organizasyonla toplantılara zamanında başlayıp, zamanında bitirebilmek.
Bitmiyorsa çevirmenin devam etmesini beklememeli, çünkü bugünün yarını ve öteki günü var. Tüm enerjimi bir toplantıda bırakırsam yarın ne olacak? Ben her sabah aynı zindelikle, aynı güzellikle sözlü çeviri yapmakla mükellefim.
Beni en çok sevindiren kabin arkadaşlarımın üstün performansı oldu.
Bazılarını staj günlerinden, heyecanlı beden dillerinden hatırladığım dostlardaki sukunet, konuya hakimiyet, aksan, ses tonu, nefes kontrolü, çeviride anlaşılırlık ve netlik alkışlanacak seviyelerde.
Çevirmen meslektaşlarım, bir – iki bohem tavırlı hariç, toplantı formatına, hava durumuna ve katılımcı profiline göre giyiniyorlar.
Mesleğine saygı duyan, kendini sürekli geliştiren çevirmen arkadaşlarım olduğu için çok şanslıyım.
Diğer sevindirici gelişme kullanılan simultane çeviri kabinleri ve sistemleri. İki toplantı hariç hepsinde dijital sistemlerle, yüksek ve havadar kabinlerde, temiz, kokusuz ortamlarda çalıştım.
Çeviri kabini iyi olunca rahat çalışıyorsunuz; sonuçta günde 5 – 6 saat o kabinde kapalı kalacaksınız. Üstelik iki çevirmensiniz ve havalar çok ama çok sıcak.
Sigara kokusu ve cızırtılı mikrofon sesi en katlanılmaz şeyler. Kabinin önünde durulması, kabin çevresinde sürekli hareket olması çok dikkat dağıtıyor.
Dostları kırmak istemem ama ağır sigara tiryakisi çevirmenlerle çalışırken insan zorlanıyor.
Zorlandığım diğer konu fazla kilolarım. En son bu kadar sık seyahat ederek çalıştığımda 85 kiloydum. Şimdi 100 kilo çekiyorum ki muhtemelen yaşadığım zorlukların anası bu davetsiz 15 kilo.
Organizatör firmalarımız ne kadar saygılı ve ilgililer. Kongre ve toplantı sektörümüzde dünya klasında profesyoneller var. Doğru bütçe ve imkanlar ellerinde olduğunda harikalar yaratabiliyorlar. Her birine ayrı ayrı teşekkürlerimi iletiyorum.
Bütçe demişken, sözlü çeviri ücretleri döviz ve enflasyon karşısında erimeye devam ediyor. En lüks mekanlarda yüzlerce misafiri ağırlarken çevirmenlerle 50 – 100 liranın pazarlığının yapılması gerçekten moral bozucu.
Küçük pazarlıkların içerisinde olan firmalarla aramıza mesafe koymak en doğrusu diye düşünüyorum.
Konferans çevirmenleri hem kabin standartları ve genel çalışma ortamı, hem tavır ve davranış, hem de ücretlendirme açısından yüksek skalaları hak ediyorlar.
Yaptığımız iş, eşzamanlı çeviri, ara verip kabine dönen bir çevirmen deneyimiyle yazıyorum, gerçekten mucize gibi. Yani bir yandan dinlerken, bir yandan en ufak nüansları, en ince detayları dahi kaçırmadan başka bir dile çevirmek, kulağında bir lisan varken ağzından başka dilden konuşmak olağanüstü bir yetenek.
Detay demişken bir anımı anlatayım. Yirmili yaşlarda çevirmenliğe yeni ısınırken, yan kabinde Fransızca çeviri yapan bir duayen ablamızın Cumhuriyet bulmacayı çözdüğünü görmüş ve afallamıştım.
Yanlış okumadınız, çeviri yaparken bir yandan bulmaca çözebiliyordu.
Aradan yıllar geçti. Molada bir dinleyici yanıma geldi, siz dedi rakamları, tarihleri hiç kaçırmıyorsunuz.
Kabindaşım sağolsun, yardımlaşıyoruz.
Aradaki esprileri adeta yaşar gibi aktardınız.
Elimden geldiğince.
Bizim sektörün terimlerine hakimsiniz.
Çalıştım gelmeden önce.
Aynı anda hem dinleyip hem nasıl çevirebiliyorsunuz?
O da bir şey mi, biraz daha ısınayım çevirirken bulmaca da çözerim dedim. Çok güldü. Şaka yaptığımı sandı.
Her şey gibi, gerçeğin de fazlası, fazla geliyor galiba.
İlk altı ay hatırlama dönemiydi. İkinci altı ayda görüşmek üzere.
Bulmacanız varsa, getirin.